Rahim kanseri Ankara (uterus / endometrium kanseri) ile genetik polimorfizmler arasında bir ilişki bulundu. Journal of Medical Genetics‘te yayımlanan bir çalışmaya göre, uterus kanseri riski, hücre büyümesi ve ölümü, gen regülasyonu ve östrojen metabolizması gibi farklı hücresel süreçleri kodlayan 24 gen varyantı tarafından artırılıyor.
Endometrial kanser, sanayileşmiş ülkelerde en yaygın kadın kanseri konumunda bulunuyor. 35 Amerikalı kadından 1’i hayatının bir döneminde bu hastalığa yakalanıyor ve bu kanserden ölen kadınların sayısı 2008’den beri her yıl yüzde 2 artıyor. Bunun başlıca nedenleri ise, yaşam süresinin uzaması, kanser dışı nedenlerle rahim alma ameliyatlarının daha az sayıda olması ve obezite insidansındaki (oran) belirgin artış gibi faktörlerden dolayı daha fazla kadının bu kanseri geliştirmesidir.
Bu varyantların çoğuna veya tümüne sahip olan bir kadının rahim kanseri Ankara riski, bu varyantlara sahip olmayan bir kadına göre 2 ila 3 kat daha yüksek çıktı. Genetik risk, bilim insanlarının bilgisi dahilinde bu kanserlerin sadece küçük bir kısmını oluşturuyor; Lynch sendromu ve Cowden sendromu gibi iki kalıtsal sendromun bir parçası olarak yüzde 3 ila yüzde 5 oranında. Diğer ifadeyle, yaşam tarzı veya bilinmeyen faktörler hâlâ bu vakaların büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır.
Endometrial kanser iki tiptedir; tipik olarak daha az saldırgan olan ve erken tespit edilen tip I ve sinsi ama çok saldırgan bir form olup daha geç teşhis edilen tip II. Tip I, endometriumun (rahim içi zarı)büyümesini uyaran östrojene maruz kalmanın bir sonucu olarak ortaya çıkan endometrioid tümörlerden oluşur. Bu tümörün tedavisi olumlu sonuçlar verir. Öte yandan, tip II, büyümeleri için östrojene bağlı olmayan ve tedavisi zor olan farklı tümör türlerini içerir. Tip II’de bilinen tek risk faktörü yaştır.
Genetik polimorfizmlerle artan rahim kanseri riski arasındaki ilişki
Önceki araştırmalar, rahim kanseri Ankara riskini artıran genetik faktörlerin, bir DNA nükleotidindeki değişiklik kadar küçük olabileceğini göstermiştir. Bunlar tek nükleotid polimorfizmleri (SNP’ler) olarak bilinir ve herhangi bir bireyin genomunda yaklaşık 4-5 milyonu bulunan yaygın fenomenlerdir. Bu tür SNP’ler, tahmin edilemeyen ve benzersiz şekilde ortaya çıkabilir veya birçok kişide gözlemlenebilir bir modele sahip olabilir.
SNP’ler her zaman hastalığa neden olmaz ve normal gelişimi etkilemez. Sorun, bir genin veya bir genin yakınındaki bir düzenleyici öğenin, genin çalışma şeklini değiştiren bir SNP’ye sahip olması durumunda ortaya çıkar. Çünkü bu, daha sonra potansiyel olarak belirli hastalıklara yol açabilir.
Önceki çalışmalardan bazıları, SNP’lerin bazı endometrial kanser vakalarına neden olabileceğini gösterdi ancak tahmin edilen riskin tam boyutu geniş varyasyon göstermiştir. Bu çalışmalar çoğunlukla genom çapında ilişkilendirme çalışmaları geliştirilmeden önce yapıldı. Bir bireyin genetik yapısının rahim kanserine nasıl yatkın olduğu konusunda net bir anlayış henüz yok ve bu nedenle kişiselleştirilmiş bir kanser riski değerlendirmesi yapmanın da bir yolu bulunmuyor.
Çalışma bulguları ne gösteriyor?
Rahim kanseri üzerine yapılan bu mevcut çalışma, 2007 – 2018 yılları arasında yayımlanan konuyla ilgili tüm çalışmaları gözden geçiren bir inceleme niteliğinde. Araştırmacılar bu konuyla ilgili 149 çalışma buldu.
Analizler, 24 SNP’nin 6 farklı gen içinde veya yakınında yaygın olduğunu gösterdi. Bu gen varyantlarından 5’i, endometrial kanser olasılıkları ile, yani HNF1B, CYP19A1, SOX4, MYC, KLF ve EIF2AK ile önemli ölçüde ilişkili çıktı. Diğer 19 varyant da sadece tesadüfe bağlanamayacak kadar daha önemli bir oluşum gösterdi.
Yani, bunların hepsi veya çoğu varsa, endometrial kanser riski 2 ila 3 kat artar. Bu, muhtemelen buzdağının sadece görünen kısmı, çünkü yaklaşık 200 SNP’nin meme kanseri riskini artırdığı bulunmuştur. Öte yandan, bu 24 gen varyantı, kadınlar için kişiselleştirilmiş risk tahmini endeksine dahil edilerek yararlı olabilir. Bu, yüksek endometrial kanser riski taşıyan kadınlar için hedefli tarama ve önleme sağlayabilir.
Ayrıca, endometrioid tümörler, tüm endometrial kanserlerin yaklaşık 5’te 1’ini oluşturur; bu da, endometrioid olmayan tümörlerin riskine önemli ölçüde katkıda bulunan gen varyantlarını tespit etmek için çok daha kapsamlı çalışmaların yapılması gerektiğini gösterir.
Endometrial tümörler için standartlaştırılmış ve kullanışlı bir sınıflandırma sisteminin olmaması, araştırmaların öncelikli konusudur.